DAHA İYİ BİR YAŞAM VE DAHA İYİ BİR GELECEK İÇİN GIDA HAKKI!.İSTENİRSE MÜMKÜN.

Batı Yakası TV
Batı Yakası TV  - Editör
6 Min Okuma

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Kocali İl Temsilciliği 16 Ekim Dünya Gıda Günü ile ilgili yaptığı açıklamada Gıda hakkının uluslararası hukuk belgelerinde tam bir mutabakatla kabul edilmekle birlikte, günümüzde en çok ihlal edilen insan haklarından biri olduğuna dikkat çekti.  Açıklamada, bugün dünyada ve ülkemizde gıda egemenliğini yaşama geçirmek bir yana, tarım ve gıda sistemi tekelci çok uluslu şirketlerin ve yerli ortaklarının kontrolü altında olduğu ifade edildi.   

Gıda Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi; ‘’Bu yıl Dünya Gıda Günü teması; “Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için Gıda Hakkı!.” Yaşamı sağlıklı sürdürebilmek için gereken gıda maddelerini tüketebilme hakkı olarak tanımlanabilecek Gıda Hakkı; 1948 tarihli Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nden beri en temel insan haklarından biridir. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’ye göre; yeterli gıda hakkı, her erkek, kadın ve çocuğun, tek başına veya başkalarıyla birlikte, her zaman yeterli gıdaya veya bu gıdayı temin edecek araçlara fiziksel ve ekonomik olarak erişebildiği zaman gerçekleşmiş olur. Gıda hakkı, uluslararası hukuk belgelerinde tam bir mutabakatla kabul edilmekle birlikte, günümüzde en çok ihlal edilen insan haklarından biridir. Özellikle son yıllarda, nedeni ne olursa olsun, güvenli gıda ve temiz suya erişim, insan hakkı olmaktan uzaklaşmıştır.

Bugün dünyada ve ülkemizde gıda egemenliğini yaşama geçirmek bir yana, tarım ve gıda sistemi tekelci çok uluslu şirketlerin ve yerli ortaklarının kontrolü altındadır. Dünyada tüm insanları doyurabilecek tarım ürünleri ve gıda üretimi yapılmasına karşın, yoksulluk ve açlık sorunu büyümektedir. FAO’nun “Dünya Gıda Güvenliği” raporuna göre; 2023 yılında yaklaşık 733 milyon insan, yani dünya genelinde 11 kişiden biri ve Afrika’da her 5 kişiden biri açlıkla karşı karşıya ve dünya 2030 yılına kadar “sıfır açlık” hedefinden çok uzaktadır. Raporda ayrıca, gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmenin, gıda enflasyonu, çatışmalar, iklim değişikliği ve ekonomik gerilemeler gibi faktörlerin bir araya gelmesi nedeniyle daha da kötüleştiği belirtilmektedir.

Bugün ülkemizde insanlarımızın %22`si yeterli gıdaya ulaşamamakta %8,5`u ise açlık sınırında yaşamaktadır. Dünyada gıda fiyatları düşüş gösterirken Türkiye’de artmaya devam etmektedir. Tarımsal temel girdiler ve ürünlerde dışarıya bağımlılık büyük sorundur. Her sıkışılan anda ithalata sarılmakla gıda enflasyonu düşmez, çözüm ülkemizdeki üreticiyi ve üretimi koruyan somut politikalarla sağlanabilir.

Ülkemizde tarımsal üretimde yıllardır yetersiz verilen desteklerin; bir de geç ödenmeler ile erimesi, ürün alım fiyatlarını maliyet altında açıklayarak; bitkisel ve hayvansal üretimde bulunan çiftçilerimizin sürekli zarar etmesi, üretmek için borçlanmak zorunda kalan çiftçilerimizin üretim alanlarına ve araçlarına ipotek üzerinden el konulması üretim boyutundaki sorunları artırmaktadır. Kar eden çiftçiler önünü görerek ve gençleşerek üretime devam edebilir, aksi halde üretim maliyetleri nedeniyle arazisini ekmeyen çiftçinin arazisini zorla kiralayarak üretimde arz sorunu çözülemez. Ülkemizde bu yıl yaşanan çiftçi eylemleri bu sorunların ne boyutlara ulaştığının bir göstergesidir.

Diğer taraftan güçlü, özerk üretici ve tüketici kooperatiflerinin olmadığı süreçte, zincir marketlerin tekelci yapısı ya da Hal Yasası tartışmaları arasında tarla ve tezgah arasında oluşan yüksek fiyat makasında, üretici düşük fiyata ürününü satarken, tüketici ucuz gıdaya erişememekte, sağlıklı ve yeterli beslenememektedir. Uygulanan ekonomik program nedeniyle alım gücü düşen dar ve sabit gelirli yurttaşlarımız yeterli ve güveli gıdaya ulaşamamaktadır.

Ülkemizde gıdanın üretimi ve denetimi süreçlerinde sorunlar yaşanmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uzun bir aradan sonra laboratuvar sonucuyla taklit veya tağşiş yapıldığı tespit edilen gıdaları üreten, ithal eden ve piyasaya arz eden firmalar kamuoyu ile paylaşıldı. “Köftede domuz eti var mı” tartışmaları arasında kamuoyundaki infial anlaşılabilir, ancak sorun çok boyutludur ve çözüm için gecikmeden atılması gereken adımlar vardır. Halkımızın gıda güvenliği için Bakanlığın yıllardır uyguladığı beyana dayalı üretim izni modelini bırakıp, tüm gıda işletmeleri için Bakanlık denetimi ve kontrolü sonucu onay verildikten sonra üretimin yapılabildiği sisteme geçilmelidir. Gıda işletmelerini merdiven altından kurtarmak için kayıt altına alınması yeterli bir uygulama değildir. Küçük işletmelerde de gıda güvenliği koşullarını sağlayacak şekilde çalışmalar yapılmalı, Çalıştırılması Zorunlu Personel (ÇZP) zorunluluğu buralarda da uygulanmaya başlanmalıdır. Yetersiz olan Bakanlık denetçi sayısı arttırılmalı, Tasarruf Genelgesi gerekçesine sığınmadan bir an önce bu konuda eğitim almış teknik personelin kamuya ataması yapılmalıdır.

Her iş yerinde olması gerektiği gibi, tarımsal üretim ve gıda üretiminin yapıldığı tüm işletmelerde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği kuralları harfiyen uygulanmalıdır. Alınmayan önlemler ve yetersiz denetimler sonucu yaşanan iş cinayetlerinde her geçen gün emekçiler hayattan koparılmaktadır. En son Sakarya’daki makarna fabrikasında yaşanan patlamada-iş cinayetinde 26 yaşındaki meslektaşımız Merve Menteş yaşamını yitirmiştir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ertelenmeden, taviz verilmeden, yetersiz kısımları düzenlenerek hayata geçirilmelidir.

Gıda hakkının temel öznesi olan çocukların okul yemeğine ve içilebilir suya ulaşması sosyal devletin yerine getirmesi gereken ana görevlerdendir. Çocukların kamusal eğitim hakkına ulaşabilmesi, karar alıcıların; eğitime yeterli bütçe ayrılması ve gerekli önlemleri alması ile mümkündür. Yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuklarda bodurluk ve bilişsel yeteneklerde gerileme gibi olumsuzluklar yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Oysa, en az bir öğün yemek verilen okullarda çocukların başarısının artığı, devamsızlıkların ve okul terklerinin azaldığı gözlenmiştir. Dünya genelinde uygulanan okul yemeği programları bize gösteriyor ki; okul yemeği kız çocukların eğitime erişiminde, okul terkinin önlenmesinde, çocuk yaşta evliliklerin engellenmesinde en etkili kamusal önlemdir.

Çok derdin tek ilacı yerli yabancı Parababalarının öncelikleri yerine ülkemizin ve halkımızın çıkarlarını savunmak ve yaşama geçirmektir.

Bu yıl 70. Kuruluş yılını kutlayan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), bilimin ve tekniğin gücünü halktan yana kullanmaya devam etme kararlılığındadır. Gıda Mühendisleri Odası Kocaeli İl Temsilciliği olarak şunu söylemek isteriz ki; açlığın, yokluğun ve yoksulluğun son bulduğu, hakça ve adil paylaşımın olduğu bir ülke ve dünya özlemiyle bilimden, üretimden, Emekçi Halkımızdan, doğadan, kamudan yana tutumumuz sürecektir.

Bu haberi paylaş
Yazar Batı Yakası TV Editör
Takip Et:
Batı Yakası TV - Bölgenin Tek İnternet Televizyonu
yorum Yap