HUMANOİD ROBOTLAR: ‘’İNSANLIĞIN GELECEĞİ VE TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK BİR HAMLE’’

Özgür Kaleözü
Özgür Kaleözü
18 Min Okuma

Sevgili arkadaşlar ve gençler, sizce bir robot insana ne kadar benzeyebilir?

Bu soruyu yıllar önce sorsaydık, muhtemelen yanıtlarımızda bilim kurgu filmlerine gönderme yapardık. Ancak bugün, bu soru bilim dünyasında heyecan verici bir gerçekliğin kapısını aralıyor: humanoid robotlar. İnsan formunu ve davranışlarını taklit eden bu gelişmiş cihazlar, bilim kurgu hayallerinden sıyrılıp hayatımızın farklı alanlarında yer almaya başladı. Sağlık hizmetlerinden eğitime, sanayiden afet müdahalesine kadar birçok alanda kullanılabilen humanoid robotlar, yalnızca mühendislik harikaları değil, aynı zamanda insanlığın bilim ve teknoloji yolculuğunda önemli bir dönüm noktasıdır.

Şimdi sizlerle humanoid robotların temel özelliklerini, bu teknolojinin gelişim sürecinde bilimin ve mühendisliğin önemini, karşılaşılan zorlukları ve Türkiye’nin bu alandaki fırsatlarını biraz daha yakından inceleyelim.

Humanoid Robotlar: Nedir ve Neden Önemlidir?

Humanoid robotlar, insan gibi görünen ve hareket eden robotlardır. Baş, gövde, kollar ve bacaklardan oluşan yapılarıyla fiziksel olarak insana benzeyen bu robotlar, aynı zamanda yapay zeka destekli yazılımlarıyla çevrelerini algılayabilir, öğrenebilir ve karar alabilirler. Peki, bu robotların asıl amacı nedir? Cevap basit: İnsanlarla doğal bir şekilde etkileşim kurarak, onların ihtiyaçlarına göre hizmet sunmak.

Bir düşünün, sağlık sektöründe bir humanoid robot ameliyatlarda cerrahlara yardımcı olabilir ya da yaşlı bireylerin bakımını üstlenebilir. Eğitimde ise öğrencilerle interaktif bir öğrenme deneyimi sağlayarak bilimi sevdirebilir. Sanayi ve üretimde ağır işler yapan işçilerin yükünü hafifletebilirken, afet müdahalesinde ise insanların erişemediği tehlikeli alanlarda hayat kurtarıcı görevler üstlenebilir. İşte bu sebeplerle humanoid robotlar, sadece teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda insan hayatını kolaylaştıracak birer çözüm ortağıdır.

Humanoid Robotların Yapısı ve Çalışma Prensipleri

Bir humanoid robotun nelerden oluştuğunu hiç merak ettiniz mi? Aslında bu robotlar, insana benzeyen fiziksel yapılarının yanı sıra oldukça karmaşık sistemlere sahiptir. İlk olarak, mekanik yapı dediğimiz bölüm, robotun iskelet sistemini oluşturur. Hafif ama dayanıklı malzemeler kullanılarak yapılan bu yapı, robotun hareket kabiliyetini artırır. İnsan kaslarını taklit eden motorlar, yani aktüatörler, robotun yürüyebilmesini, koşabilmesini ve nesneleri taşıyabilmesini sağlar. Sensörler ise robotun çevresini algılamasına ve dengede durmasına yardımcı olur. Kameralar robotun gözleri gibi çalışırken, mikrofonlar kulak işlevi görür. Ayrıca dokunsal sensörler ve denge sağlayıcı cihazlar, robotun çevresine uyum sağlamasını mümkün kılar.

Robotların en etkileyici parçası ise yapay zeka sistemleridir. Bu sistemler, robotun adeta beyni gibi çalışarak öğrenmesine, çevresel değişikliklere uyum sağlamasına ve bağımsız hareket etmesine olanak tanır. Ancak her teknolojinin bir zayıf noktası olduğu gibi, humanoid robotların da enerji verimliliği hâlâ çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bugün lityum iyon piller bu robotların enerji ihtiyacını karşılıyor, ancak daha uzun süreli operasyonlar için daha verimli enerji kaynaklarına ihtiyaç var.

Bilim ve Mühendislik: Humanoid Robotların Temeli

Bir humanoid robotun nasıl geliştirildiğini hiç düşündünüz mü? Aslında bu süreç, çok sayıda bilimsel ve mühendislik disiplininin bir araya gelmesini gerektirir. Fizik ve matematik, robotun hareketlerini planlamak ve denge sağlamak için temel araçlardır. İnsan kas-iskelet sistemi ve sinir sistemini inceleyen biyoloji, robotların doğal ve verimli hareket etmelerine katkıda bulunur. Psikoloji ise insan-robot etkileşimlerinin daha etkili ve doğal olmasını sağlar. Mekanik ve elektrik mühendisliği, robotun fiziksel yapısını ve elektronik sistemlerini geliştirirken, bilgisayar bilimi yapay zeka sistemlerini programlar. Malzeme mühendisliği, robotun hafif ama dayanıklı olmasını sağlamak için yenilikçi çözümler sunar.

Bu kadar farklı disiplinin bir araya gelmesi, aslında bize bir gerçeği daha hatırlatıyor: Bilim, tek başına bir alanın çabasıyla ilerleyemez. Disiplinler arası iş birliği, teknolojinin bu kadar hızlı ilerlemesinin arkasındaki en büyük güçtür.

Gelişim Sürecindeki Zorluklar

Peki, bu kadar etkileyici bir teknolojiyi geliştirmek neden bu kadar zor? Öncelikle, insan hareketlerinin karmaşıklığını taklit edebilmek, yüksek hassasiyet ve ileri düzeyde koordinasyon gerektirir. Robotların yürüyebilmesi ya da merdiven çıkabilmesi, yalnızca mekanik değil, aynı zamanda matematiksel denklemlerin de doğru bir şekilde çözülmesiyle mümkündür. Bunun yanı sıra, mevcut enerji teknolojileri humanoid robotların uzun süreli operasyonlarını kısıtlamaktadır. Robotların maliyeti ise başka bir büyük zorluktur; çünkü her bir bileşen, büyük yatırımlar ve uzun araştırma süreçleri gerektirir. Ayrıca, robotların zorlu çevresel koşullara dayanıklılığı artırılmalı ve insanlarla daha doğal bir şekilde iletişim kurabilmeleri sağlanmalıdır. Peki, bu teknolojilerin zorluklarını aşmak ve global bir oyuncu olmak için Türkiye ne yapabilir? İşte bu sorunun yanıtı, teknik eğitim sistemimizin gücünde saklı.

Türkiye’nin Potansiyeli ve Teknik Eğitim

Sevgili arkadaşlar ve gençler, şimdi biraz Türkiye’ye bakalım. Ülkemiz, robotik teknolojilerde ilerleme kaydetmiş olsa da, humanoid robotlar konusunda hâlâ yeterli seviyede değil. Ancak bu alandaki potansiyelimiz oldukça büyük. TÜBİTAK ve üniversiteler tarafından yürütülen projeler önemli bir başlangıç noktasıdır. Fakat bu teknolojiyi hayata geçirebilmek için sadece üniversitelerde değil, teknik liselerde de güçlü bir altyapıya ihtiyaç vardır.

Teknik liseler, geleceğin teknolojilerini inşa edecek nitelikli iş gücünün temel kaynağıdır. Bu okullarda gençlere uygulamalı eğitim verilmesi, onların erken yaşta teknolojiyle tanışmasını sağlar. Örneğin, mekatronik, robotik ve yapay zeka gibi alanlarda özel programlar açılarak, Türkiye’nin bu alanda uzmanlaşmış bir nesil yetiştirmesi mümkün olabilir. Ayrıca, bu liselerin sanayi ile iş birliği yaparak öğrencilerin gerçek dünya deneyimi kazanmasını sağlaması, hem bireysel hem de toplumsal gelişim için kritik önemdedir.

Sonuç olarak, humanoid robotlar, yalnızca teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda bilimsel ve ekonomik bağımsızlığın da bir sembolüdür. Türkiye, güçlü bir teknik eğitim altyapısı ve stratejik yatırımlarla bu alanda küresel bir lider olabilir. Ancak bunun için gençlerimizi bu alanlara yönlendirmeli, onlara teknoloji üretmenin heyecanını aşılamalıyız. Teknik liselerin güçlendirilmesi, sanayi-akademi iş birliğinin artırılması ve disiplinler arası projelerin teşvik edilmesi, Türkiye’nin bu alandaki başarısını garantileyecektir. Sevgili arkadaşlar ve gençler, teknolojiye olan ilgimizi ve bilime olan inancımızı diri tutarak, hep birlikte geleceği inşa edebiliriz. Unutmayın, geleceğin mühendisleri, bilim insanları ve mucitleri bugün sınıflarda eğitim gören gençlerdir. Onları desteklemek, ülkemizin geleceğini desteklemektir.

Teknik Liseler ve Gençlerin Teknolojiyle Erken Tanışmasının Önemi

Sevgili arkadaşlar ve gençler, teknolojik gelişim ve yenilikler, genç zihinlerin tutkulu hayalleri ve meraklarıyla başlar. Bugün dünyanın en büyük icatlarını yapan birçok bilim insanı ve mühendis, kariyerlerine genç yaşlarda bilimle tanışarak adım atmıştır. Thomas Edison, daha çocukken elektrikle ilgili deneyler yapmaya başlamış, 20’li yaşlarında ilk patentini almıştır. Aynı şekilde, Nikola Tesla’nın gençlik yıllarındaki matematik ve fizik tutkusu, ilerideki devrimsel buluşlarına zemin hazırlamıştır. Hatta Wright Kardeşler, çocukluklarında uçurtmalar ve bisikletlerle başlayan meraklarını, insanlığın ilk uçak yolculuğunu gerçekleştirecek bir başarıya dönüştürmüştür.

Teknolojiye olan ilginin erken yaşlarda başlaması, bireyin hem yaratıcı potansiyelini hem de analitik düşünme becerilerini geliştirmesi için büyük bir fırsat sunar. İşte bu noktada teknik liseler, gençlerin mühendislik ve teknolojik alanlarla erken yaşta tanışmasını sağlayarak büyük bir rol oynar. Bu okullar, teorik eğitimin yanı sıra uygulamalı derslerle gençlere pratik bir öğrenme deneyimi sunar. Genç bir öğrenci, teknik lisede basit bir devre tasarımından robot montajına kadar birçok alanda deneyim kazanabilir. Bu deneyimler, onların teknolojiye olan ilgisini artırmakla kalmaz, aynı zamanda erken yaşlarda ciddi projelere imza atmalarını sağlar.

Teknik Liselerin Teknolojik Gelişime Katkısı

Bir düşünün, teknik liseler yalnızca birer okul değil, adeta yenilikçi fikirlerin doğduğu birer laboratuvar olabilir. Türkiye’nin genç nüfus potansiyeli göz önüne alındığında, bu okulların güçlendirilmesi, ülkemizin teknoloji üreten bir ülke olma hedefine ulaşmasında kritik bir basamak olacaktır. Bugün robotik, yapay zeka ve ileri mühendislik teknolojilerinde başarıya ulaşmış birçok ülke, gençlerini bu alanlara yönlendiren güçlü bir mesleki eğitim altyapısına sahiptir.

Örneğin, Almanya’nın mesleki eğitim sistemi, sanayi ile entegre çalışarak öğrencilerin iş dünyasına doğrudan katkı sağlamasını mümkün kılar. Japonya’da ise genç yaşta teknolojiyle tanışan öğrenciler, ileride robotik alanında dünya lideri olan bir ülkenin temel taşlarını oluşturmuştur. Türkiye’nin de benzer bir vizyonla hareket etmesi, hem gençlerin geleceğini hem de ülkenin teknolojiye dayalı ekonomik kalkınmasını güçlendirecektir.

Gençlerin Teknolojiyle Erken Tanışmasının Faydaları

Teknik liselerde erken yaşta mühendislik ve teknolojiyle tanışan bir genç, yalnızca bilgi edinmekle kalmaz, aynı zamanda yaratıcı düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirir. Örneğin, bir öğrenci, basit bir robotik kol projesi üzerinde çalışırken, mekanik tasarımdan elektronik devrelere, kodlamadan kontrol sistemlerine kadar birçok farklı alanı deneyimleyebilir. Bu süreç, onların farklı disiplinlerle erken yaşta tanışarak multidisipliner düşünme yeteneklerini geliştirmesine olanak tanır.

Tarihten örneklerle devam edecek olursak, genç yaşta teknolojik beceriler kazanan birçok dahinin hikayesi, bu yaklaşımın değerini ortaya koyar. Leonardo da Vinci, henüz bir gençken mühendislik tasarımlarını kağıda dökmeye başlamış, bu vizyonu ilerideki mekanik icatlarına temel oluşturmuştur. Alan Turing, lise yıllarında matematik ve şifreleme konularına olan ilgisi sayesinde, daha sonra modern bilgisayar biliminin temellerini atmıştır. İşte bu nedenle, genç yaşta bilim ve teknolojiye yönelen bireylerin ileride büyük başarılara imza atması tesadüf değildir.

Türkiye İçin Bir Fırsat: Robotik Odaklı Teknik Liseler

Türkiye, genç nüfusunun enerjisini ve potansiyelini doğru yönlendirebilirse, bilim ve teknoloji alanında küresel liderlerden biri olma şansına sahiptir. Bu hedefe ulaşmanın en önemli yollarından biri, teknik liseler ve meslek okullarını modern çağın gereksinimlerine uygun şekilde yeniden yapılandırmaktır. Özellikle robotik, yapay zeka ve endüstriyel otomasyon gibi ileri teknolojilere odaklanan özel teknik liselerin açılması, Türkiye’nin teknolojik kalkınma sürecinde önemli bir sıçrama noktası olabilir.

Bu tür okullarda öğrenciler, sadece temel mühendislik becerilerini değil, aynı zamanda geleceğin teknolojilerini yönlendirecek kritik yetkinlikleri de kazanabilirler. Robotik tasarım, kodlama, yapay zeka algoritmaları, otomasyon sistemleri gibi alanlarda verilen eğitimler, gençlerin teorik bilgilerini pratik projelerle pekiştirmelerine olanak sağlar. Örneğin, bir teknik lise öğrencisinin basit bir robotik kol geliştirme projesi üzerinde çalışarak, hem mekanik hem de elektronik sistemleri bir araya getirme deneyimi kazanması mümkündür. Bu tür projeler, gençlerin analitik düşünme, problem çözme ve yaratıcı inovasyon becerilerini güçlendirir.

Sanayi İş Birliği ve Gerçek Projeler

Teknik liselerin sanayi kuruluşlarıyla güçlü iş birlikleri kurması, öğrencilerin gerçek dünyadaki projelerde deneyim kazanmasını sağlayabilir. Örneğin, otomotiv, savunma sanayi veya tarım teknolojileri gibi farklı sektörler, öğrenciler için birer uygulama laboratuvarına dönüşebilir. Bu iş birliği sayesinde gençler, teorik bilgilerini pratikte nasıl kullanacaklarını öğrenirken, aynı zamanda sanayinin ihtiyaçlarına yönelik somut çözümler üretebilirler.

Sanayiyle entegre bir teknik eğitim modeli, hem öğrencilerin kariyerine erkenden yön vermesini sağlar hem de sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü oluşturur. Üstelik bu tür projelerde yer almak, gençlere kendilerini geliştirme ve uluslararası alanda rekabet edebilir bir seviyeye ulaşma fırsatı sunar.

İnovasyon Odaklı Eğitim Modelinin Önemi

Robotik odaklı teknik liseler, sadece bireysel yetenekleri değil, aynı zamanda Türkiye’nin genel teknolojik altyapısını da dönüştürebilir. İnovasyon odaklı bir eğitim modeli, öğrencilere yalnızca belirli bir mesleki bilgi kazandırmakla kalmaz; aynı zamanda onları yenilikçi düşünme ve girişimcilik becerileriyle donatır. Örneğin, bu okullardan mezun olan bir genç, kendi robotik girişimini kurarak, Türkiye’nin teknoloji ihraç eden bir ülke haline gelmesine katkı sağlayabilir.

Bu tür bir eğitim modeli, Türkiye’nin teknolojik bağımsızlık hedefini de destekler. Yerli teknolojilerin geliştirilmesi, uluslararası arenada daha güçlü bir rekabet avantajı sağlar. Özellikle savunma, sağlık, tarım ve otomotiv gibi stratejik sektörlerdeki teknolojik ilerlemeler, Türkiye’nin ekonomik ve bilimsel gücünü artıracaktır.

Geleceğe Dönük Stratejik Adımlar

Robotik odaklı teknik liseler, sadece bir eğitim kurumu değil, aynı zamanda Türkiye’nin teknoloji vizyonunun birer mihenk taşıdır. Bu nedenle, bu liselerin geliştirilmesi ve başarılı bir şekilde işletilmesi için şu stratejik adımlar atılabilir:

Modern Laboratuvarların Kurulması: Öğrencilerin uygulamalı eğitim alabilecekleri robotik ve yapay zeka laboratuvarlarının oluşturulması öncelikli olmalıdır. Bu laboratuvarlar, öğrencilerin teorik bilgilerini pratiğe dönüştürebilecekleri birer öğrenme merkezi işlevi görmelidir.

Sanayi-Akademi İş Birliğinin Güçlendirilmesi: Üniversiteler, sanayi kuruluşları ve teknik liseler arasında köprüler kurularak ortak projeler geliştirilmelidir. Bu, öğrencilerin hem akademik bilgiye erişimini artırır hem de iş dünyasında tecrübe kazanmasını sağlar.

Müfredatın Güncellenmesi: Teknik liselerde verilen eğitim, geleceğin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde düzenlenmelidir. Örneğin, yapay zeka, otonom sistemler ve nesnelerin interneti (IoT) gibi konular müfredata entegre edilmelidir.

Eğitimcilerin Sürekli Gelişimi: Teknik liselerde görev yapan öğretmenlerin güncel teknolojilere hakim olması, öğrencilerin nitelikli bir eğitim alması için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, öğretmenlerin sürekli mesleki gelişim programlarına katılmaları teşvik edilmelidir.

Uluslararası Yarışmalara Katılım: Öğrencilerin motivasyonunu artırmak ve uluslararası deneyim kazanmalarını sağlamak için robotik ve yapay zeka alanlarında düzenlenen uluslararası yarışmalara katılım desteklenmelidir.

Sanayi ve Akademi İş Birliği: Teknik Eğitimin İleriye Taşınması

Türkiye’nin teknoloji odaklı bir geleceğe hazırlanabilmesi için, sanayi ve akademi iş birliği güçlendirilmelidir. Sanayi kuruluşları, teknik ve meslek liseleri ile üniversiteler arasında köprüler kurarak, mezun olan öğrencilerin doğrudan iş dünyasında uygulama yapmalarını sağlayabilir. Staj programları, ortak Ar-Ge projeleri ve sanayiye yönelik özel eğitimler bu sürecin bir parçası olmalıdır.

Teknik liselerin müfredatları, sanayinin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmeli, öğrenciler teorik bilgi ile pratik uygulamaları birleştirerek mezun olmalıdır. Sanayi ile birlikte yürütülen programlar, öğrencilerin yalnızca iş gücü piyasasına hazır olmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda teknolojik üretime yönelik motivasyonlarını artırır.

Üniversitelerde Uzmanlaşma ve Odaklı Ar-Ge Grupları

Türkiye’nin humanoid robotlar ve diğer ileri teknolojilerde ilerleme kaydedebilmesi için, üniversitelerde odaklı araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) gruplarına daha fazla önem verilmelidir. Özellikle mühendislik, yapay zeka ve robotik teknolojilerinde uzmanlaşmış fakülteler, sadece akademik bilgi üreten değil, aynı zamanda sanayiyle iş birliği içinde çalışan yenilikçi projeler geliştiren merkezler haline gelmelidir.

Bazı üniversitelerde kurulan robotik kulüpleri ve laboratuvarlar, geleceğin mühendislerini yetiştirmek için önemli fırsatlar sunmaktadır. Ancak bu girişimler, daha geniş kapsamlı stratejik desteklerle ve sanayi ortaklıklarıyla desteklenmelidir. Disiplinlerarası çalışma grupları, mekanik mühendislik, bilgisayar bilimi, yapay zeka, psikoloji ve tasarım gibi alanları birleştirerek robotik teknolojilerde rekabet gücünü artırabilir.

Türkiye’deki üniversiteler, yalnızca eğitim vermekle sınırlı kalmamalı; ülkenin teknoloji politikalarına yön verecek bilgi ve inovasyon üretiminde liderlik etmelidir. Bu kapsamda, TÜBİTAK gibi kurumlarla daha entegre bir yapı kurularak, üniversitelerin Ar-Ge projelerine katılımı artırılabilir.

Sonuç: Teknolojiyi Üreten Türkiye

Robotik odaklı teknik liseler, Türkiye’nin genç nüfusunu teknoloji üreten bir nesle dönüştürmek için eşsiz bir fırsat sunar. Bu okullardan mezun olan gençler, sadece yerel sanayinin ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye’nin küresel teknoloji sahnesinde güçlü bir oyuncu olmasını sağlar. Ülkemiz, güçlü bir teknik eğitim altyapısıyla yalnızca ithal teknoloji kullanan bir ülke değil, kendi teknolojisini geliştiren ve ihraç eden bir lider konumuna gelebilir.

Sevgili arkadaşlar ve gençler, teknolojinin yalnızca tüketicisi değil, üreticisi olmak için bugün atılan adımlar, yarının güçlü Türkiye’sini inşa edecektir. Robotik odaklı teknik liseler, bu yolculukta gençlerimize rehberlik edecek ve Türkiye’nin geleceğini aydınlatacak birer meşale olacaktır. Bu vizyonu gerçekleştirmek, hepimizin ortak görevidir.

Sevgili arkadaşlar ve gençler, insanlık tarihindeki en büyük buluşların ardında, cesaret dolu genç zihinlerin hayalleri, merakı ve azmi yatar. Thomas Edison’un elektriği dönüştürme çabası, Nikola Tesla’nın sınırları zorlayan yenilikleri, Alan Turing’in modern bilgisayar bilimini şekillendiren çalışmaları… Bu dahilerin hepsi, genç yaşta başlayan meraklarının peşinden giderek dünyayı değiştirdi. Bugün Türkiye’nin de bu mirası devam ettirebilmesi, gençlerimizi bilime, teknolojiye ve mühendisliğe yönlendiren bir eğitim sistemiyle mümkündür. Teknik liseler işte tam da bu sürecin yapı taşlarından biridir.

Hayal edin, Türkiye’nin dört bir yanında gençler, modern laboratuvarlarda robotik sistemler tasarlıyor, yapay zeka algoritmaları geliştiriyor ve geleceğin teknolojilerini inşa ediyor. Teknik liseler, sadece birer eğitim kurumu değil, aynı zamanda genç zihinlerin potansiyellerini keşfettiği ve hayallerini gerçeğe dönüştürdüğü birer platformdur. Daha fazla öğrenciye ulaşan, donanımlı öğretmenlerle çalışan ve vizyoner bir yaklaşımla yönetilen bu okullar, Türkiye’nin bilim ve teknoloji hamlesinin anahtarıdır.

Sevgili gençler, Edison, Tesla ve Turing gibi ilham veren dahilerden öğrenilecek çok şey var. Hayallerinizi besleyin, merakınızı diri tutun ve unutmayın: Teknolojiyi sadece tüketen değil, onu üreten nesil olmak sizin ellerinizde. Bugün teknik liselerde öğrenilen her beceri, yarın Türkiye’yi dünya sahnesinde lider bir ülke yapacak. Yalnızca bireysel başarınız değil, aynı zamanda milletimizin geleceği de sizin hayallerinize ve çabalarınıza bağlı.

Değerli arkadaşlar ve gençler, bu yalnızca gençlerin değil, hepimizin sorumluluğu. Gelin, hep birlikte bilim ve teknolojide bağımsız, güçlü bir Türkiye için çalışalım. Bu bilimsel seferberlikte yerimizi alalım ve şunu unutmayalım: Genç zihinler, Türkiye’nin yarınlarını inşa eden ellerdir. Bu ellere yatırım yapmak, ülkemizin geleceğine yapılacak en değerli yatırımdır. Şimdi tam zamanı, çünkü Türkiye’nin geleceği sizlerle şekillenecek!

Bu haberi paylaş
yorum Yap