22 HAZİRAN’A GİDERKEN:

Özgür Kaleözü
Özgür Kaleözü
8 Min Okuma

Amasya Genelgesi’nin Yıldönümünde Meşaleyi Yeniden Yakmak

22 Haziran 1919… Türk milletine biçilen makus kaderin yırtıp atıldığı tarih. Evet, milletin kaderini sonsuza kadar değiştiren, büyük fedakarlıklar gerektirecek bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin dönüm noktası… Amasya Genelgesi… Bir belge düşünün ki, bir avuç vatanperverin bağımsızlık iradesini ve kararlılığını ortaya koymuş, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine istikamet vermiştir.

Amasya Genelgesinde geçen “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ifadesi tüm işgalcilere; karşılarındaki gücün kendi çıkar menfaatlerine tapan bir avuç saray soytarısı değil, bizzat Türk milleti olduğunu haykırmıştır.

Bugün? Bugün de durum aynıdır. Saraylarda, sırça köşklerde, kiminin elinde 99 tespih, kiminin elinde viski kadehleriyle Türk Milletine kader çizenler, Türk Milleti ile karşı karşıya oldukları gerçeğini unutmuş görünmektedir.

Türk Milletinin bir evladı ve ferdi olarak, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunları ve bu sorunlardan çıkış yolunu rasyonel bir akılla, gerçeklere ve verilere dayalı olarak değerlendirmek son derece önemlidir. Açıkça diyebiliriz ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden bu güne kadar, hemen hiç bir zaman, Amasya Genelgesi’nin ruhuna uygun bir şekilde hareket edilmemiştir. Aksine kuruluşu itibarı ile tam bir Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti; çeşitli iktidar / muhalefet piyesleriyle yıpratılmıştır, yıpratılmaya da devam etmektedir. Peki bugün içinde olduğumuz durum Amasya Genelgesinin yayınlandığı dönemden çok farklı mıdır? Buyrun, Amasya Genelgesinin hem durum tespiti hem çözüm önerisi olan maddelerin içeriğine bakalım…

Vatanın Bütünlüğü ve Milletin Bağımsızlığı Tehlikededir!

İstanbul Hükümeti Görevini Yerine Getirememektedir!

Milletin Bağımsızlığını Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır!

Milli Kuvvetleri Etkin ve Milli İradenin Hakim Kılınması Esastır!

Her Türlü Etki ve Denetimden Bağımsız Milli Bir Kurulun Var Olması Gereklidir!

Amasya Genelgesi’nin hazırlanarak telgraf yolu ile tüm Türkiye’ye iletildiği Amasya Saraydüzü Kışlası

Buradaki 2. Maddeyi, ve ülkemizin neredeyse çeyrek asırdır aynı eller tarafından yönetildiğini aklımızda tutarak aşağıdaki sorunlara kısa bir göz atalım.

Ekonomik Sorunlar: Ekonomik kriz, artan enflasyon ve işsizlik gibi sorunlar, halkın refahını etkileme seviyesinin çok daha ötesine geçmiştir.  Yoksulluk ve gelir adaletsizliği artmış, toplumun önemli bir kısmı için fakirlik normalleşmiş ve bir yaşam şekli haline gelmiştir.

Siyasi Sorunlar: Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin zedelenmesi, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve siyasi muhalefetin üzerinde artan baskılar, endişe verici gelişmelerdir. Hükümet politikalarına uygun olmadığı için; “Hudut namustur” diyen birisi bile yaka paça tutuklanabilmektedir.

Toplumsal Sorunlar: Eğitim ve sağlık sistemlerindeki yetersizlikler, tarikatların taleplerine göre revize edilen müfredat, belli grupların taleplerine göre şekillenen toplumsal politikalar, artan eşitsizlik ve ayrımcılık gibi başlıklar toplumsal huzursuzluğu günden güne patlama noktasına taşımaktadır. Bu kutuplaşma ve hoşgörüsüzlük, en çok ihtiyacımız olan milli birlik ve beraberliği, milli ruh kavramını zedelemektedir.

Kaçak Sığınmacı Sorunu: Üzerine kitaplar yazılıp haftalarca konuşulabilecek olan kaçak sığınmacı akını, Türkiye’nin üzerinde önemli bir yük oluşturmaktadır. İktidarını kalıcı hale getirmek için, yani iktidarını milletin geleceğinden daha önemli gördüğü için Amerika’da Biden yönetiminin de uyguladığı göçmenlere açık kapı politikası, büyük sosyal türbülanslara sebep olmaktadır. Bu durum, sosyal hizmetlerde yoğunluğa, güvenlik risklerine, enflasyonist piyasaya sebep olurken, aynı zamanda milletin mağdur olduğu enflasyon karşısında yapılacak olan finansal iyileştirme çalışmalarına engel olmaktadır.

Sınırımızda Kürt Terör Devleti Kurulması Süreci: Kuzey Suriye’de, özellikle Suriye İç Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, Kürt gruplar tarafından kontrol edilen bölgelerde bir özerk yönetim kurulma çabaları hız kazanmıştır. 11 Haziran’da Suriye’nin kuzeyinden PYD / PKK kontrolündeki bölgelerde yapılacak olan ve 6 milyon kişinin oy kullanacağı iddia edilen sözde yerel seçimler, yeni bir aşamaya işaret etmektedir. Bu durum, Türkiye açısından önemli güvenlik, siyasi, ve toplumsal sorunlara yol açmaktadır. Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve ulusal güvenliği üzerinde doğrudan etkileri olabilecek bu gelişmelerin, ülkemiz için potansiyel olumsuz sonuçları özetle; daha da bozulan sınır güvenliği, Afrin ve diğer bölgelerdeki askeri varlığımızın sonra ermesi, Türkiye’deki Kürt vatandaşlarımız arasında farklı beklenti ve taleplerin ortaya çıkması şeklinde 3 ana başlıkta sıralanabilir.

Çözüm Önerileri

Amasya Genelgesi’nin ruhuna uygun bir Türkiye inşa etmek için aşağıdaki çözüm önerileri önem arz etmektedir:

Sığınmacı Politikası: Kaçak sığınmacı sorunu, uluslararası işbirliği ile ele alınmalı, sığınmacıların en kısa sürede ülkelerine geri dönmeleri için ilgili taraflarla görüşmeler yapılmadır.  Suriye’ye geri dönüş yapanların can güvenliği ve ihtiyaçlarının karşılanacağına dair Türkiye’nin garantör olacağı Birleşmiş Milletler seviyesinde bir plan hayata geçirilmelidir.

Güçlü Ekonomi: Üzerindeki sığınmacı yükünden kurtulan ekonominin

hızla kendini toplaması için milli seferberlik ruhu içerisinde; şeffaflık ve hesap verebilirlik esaslı, yolsuzluklarla etkin mücadele edilen, yüksek teknolojili, en az ithal girdiye en yüksek katma değere sahip ürünlere dair üreticiler ve yatırımlar teşvik edilmelidir. Böylece cari açığı besleyen değil, cari açıkla mücadele eden bir üretime dayalı ekonomi modeli uygulanmalıdır..

Güçlü Demokrasi: Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerine titizlikle uyulmalı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü güvence altına alınmalı, bağımsız yargı sistemi güçlendirilmeli ve siyasi muhalefete her seviyede saygı gösterilmelidir. Hiç bir fikir insanı, hiç bir siyasi kimlik söylemlerinden dolayı göz altına alınma, tutuklanma ve yargılanma riski altında yaşamamalıdır.

Terörle Mücadele: Fikir özgürlüğü ve güçlü demokrasi uygulamalarının gölgesinde devletin bizzat kendisi, değerleri veya Türk milletinin geleceğine ihanet anlamına gelen terörle mücadele eksiksiz, aralıksız ve istisnasız olarak yapılmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı başta olmak üzere, akademiden sanata, sanayiden turizm tesislerine kadar hiçbir alanda dini, siyasi, ideolojik, etnik bölücü grupların etkin güç haline gelmesine izin verilmemelidir. Hiçbir isim altında paralel devlet yapılanmalarına engel olunmalıdır.

Adalet: Adil Toplum ve Adil Mali Disiplin: Eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimden günlük adli vakalara kadar her alanda tüm Türk vatandaşları koşulsuz şekilde eşit muamele görmelidir. Bu hedefe ulaşılabilmesi için her bir kişi, kurum, kuruluş, vakıf, dernek ve benzeri gelir sahibi hassas şekilde vergi denetimine tabi tutulmalıdır. Zira, vergi adaletsizliği gelir adaletsizliğine, gelir adaletsizliği ise kitlelerin belirli gruplarda yoğunlaşmasına sebep olmaktadır. Finansal avantaj sağlamayan grupların büyük cazibe merkezlerine dönüşmesi hemen hemen imkansızdır. Unutmayalım ki, ülkemizin acı tecrübelerinden birisi olan FETÖ, çaldığı sınav sorularından vergi denetmenlerinin göz yummalarına kadar üyelerine sağladığı sınırsız maddi çıkarlar nedeni ile bir cazibe merkezi haline gelmiştir. İşte bu nedenle vatandaşlar arasında yaşanacak her türlü ayrımcılıkla en üst düzeyde mücadele edilmeli ve toplumsal dayanışma teşvik edilmelidir.

Nihai değerlendirme olarak, Amasya Genelgesi’nin ruhuna uygun bir Türkiye inşa etmek için, milli iradeye saygı, demokrasi, hukukun üstünlüğü, eşitlik, adalet ve özgürlük gibi temel değerlere bağlı kalmak esastır. Ancak; üretime dayalı ekonomik kalkınma modelinden, eğitim, sağlık ve sosyal politikalarda eşitliğe kadar her alanda reformlar yapılmadan, sığınmacı sorununa acilen ve milletin menfaatlerini gözeten bir çözüme kavuşturulmadan bu bağlılık hiçbir şey ifade etmeyecektir.

Unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin geleceği, Türk Milletini ön planda tutan politikalar üretmeden inşa edilemez. Çünkü, bu coğrafyada zayıflatılmış bir Türk milleti, tüm soyguncuları, tüm işgalcileri ve tüm insanlık düşmanlarını üzerimize çekecektir.

İşte bu ruh ve bilinçle,

Kutlu Türk Milletini ve Türk milliyetçilerini,

Atatürk’e sadık tüm siyasileri ve fikir insanlarını,

Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği Türk Gençliğini,

Vatan savunmasında şehit vermiş tüm şehit yakınlarını,

Bağımsızlığımızın bedelini bedenleriyle ödemiş gazilerimizi,

22 Haziran’da Atatürk’ün emanetini tekrar ve yerinde teslim alarak, yeni bir Milli Mücadele için Amasya’ya davet ediyorum.

Ne Mutlu Türküm Diyene!

Bu haberi paylaş
yorum Yap