Her dönem; siyasi/ekonomik/teknolojik/bilimsel vb. her sahada yapılanıyor. Endüstri devrimi ile işler tarlalardan, evlerden uzaklaşırken çocuklarda fabrika hayatına hazırlanmaya başladı. Öğrenim müfredatı da buna uyumlandı. Bunun için çocukları, küçük yaşlardan itibaren endüstriyel toplum yapısına ve iş dünyasına uyacak şekilde yetiştirip, fabrika sisteminin disiplini temelleniyordu. Böylece endüstri toplumlarında kitlesel eğitime geçildi ve çocukluk yaşlarından itibaren bireyler de fabrikasyon şekilde üretilmeye başlandı.
Bu eğitim sürecinde içerik: “her şeyi zamanında yapmak/itaatkâr olmak/verilen görevi düşünmeden ezbere tekrarlamak.”dır. sonuçta; üretim bandındaki fabrika ortamı beyaz-mavi yakalı olsun, çalışanların zamanında ise gelip gitmesini /yöneticilerin emirlerinin hiç tartışılmadan, karşı çıkılmadan yerine getirilmesini büroda/üretim bandı başında aynı şeyleri bıkmadan defalarca yapmayı gerektiriyordu. Endüstri devrimi,19.yy. sonlarına doğru hızla yaygınlaştı. Bu evrede 1829 yılında, New York’taki işçiler diyor ki: “İnsanlar için, yaşam ve özgürlük dışında en büyük değer EĞİTİMDİR…”Çekirdek aile ve fabrikasyon eğitim sistemi, çocukların yeni endüstri toplumuna kusursuz şekilde hazırlanması için işbirliği yapmıştı. Endüstri toplumu ilk döneminde işler genellikle bireyler ve aileler tarafından ya da ortaklaşa olarak yapılırdı. Giderek seri üretimin yaygınlaşması ile hızla şirketleşme oluştu.
Sermayenin büyüklüğü bireyleri-grupları aşıyordu. Yatırımcılık, şirket varsıllığının hukuku, uzun vadeli planlar, büyük projeler gelişti.
Örnek:1901’de/İlk kez MİLYAR DOLARLIK U.S.Steel Company kuruldu.1919 yılında ve giderek bu sayı arttı. Endüstri sürecinde: “çekirdek aile +dev şirket fabrikasyon okul” olarak toplum denetimi oluştu. Endüstri devrimi dönemi toplumlarında insanların yaşamı aynı doğrultuda yönlendi.
BİREY, ailede DOĞAR, ilk yılları ailede geçer. Sonra kitlesel olarak FABRİKASYON OKUL sürecine dâhil edilir. Mezuniyet sonrasında ÖZEL ŞİRKETLERDE veya DEVLET kurumları içinde ÇALIŞMA YAŞAMINA başlar. Yaşamın anahtarı endüstri devrimi süreci sonrası egemenlerin elindeydi. Bu dönemde fabrikasyon özellikleri: hastane/okul/devletin tüm kurumları /ticaret/hapishane/bürokrasi/STK’lar/partiler/sendika/ ibadet yeri/vb. tüm alanlarda; İŞ DAĞILIMI/HİYERARŞİK DÜZEN/BİREYSELLİĞİN tamamen dışlandığı haliyle yapılandı. Sanatsal yaratımlar da değişti. Müzisyenler, tiyatro, sinema sanatçısı ressamlar, bestecisi, yazarlar birçok sanat üreticisi birilerinin himayesine girdi. Ekonomik kaygı gütmeden çalışmak ve üretmek yerine sanatlarından para kazanmaya zorlandılar. En belirgin özellik müziktir. Londra/Viyana/Paris gibi birçok şehirde peş peşe konser salonları açıldı. Menajerlik/prodüktörlük gibi kavramlar oluştu. Pazarlama/Yatırım/Sermaye iç içe geçti. Sürecin kendi içindeki dinamikleriyle 18.yy’dan ARİSTOKRASİ KÜLTÜRÜ yerini DEMOKRASİ KÜLTÜRÜNE doğru evrildi.Enstrümanlar, teknolojik gelişim ile arttı. Müzisyenler arttı. MODERN SENFONİ orkestrası doğdu. Beethoven/Schubert ve Brahms gibi besteciler muhteşem senfonilerini endüstri toplum sürecinde gerçekleştirdi. ORKESTRA ŞEFİ, FABRİKA -İŞYERİ MÜDÜRÜ gibiydi. Yani müzikal fabrika oluştu! Her uygarlık sadece bir tek TEKNOSFER veya ona uygun SOSYOSFER den oluşmaz. Her uygarlığın bilgi üretme, dağıtma işinden sorumlu birimi olarak bir “ENFOSFERİ”de vardır. Yani yeni yaşam süreci sürekli teknoloji ile çevrimiçi olma halidir.
Murat KAYA Eğitimci-Yazar