Öğrencisi tarafından öldürülen öğretmen İbrahim Oktugan için tepkiler büyüyor. ”Cezasızlık şiddeti cesaretlendirmektedir” diyen eğitim sendikaları, bugün iş bırakarak Gebze’de tepki yürüyüşü gerçekleştirdi.
”GÜNDELİK HAYATIN BİR PARÇASINA DÖNÜŞTÜ”
Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından düzenlenen eyleme Eğitim Sendikaları üyesi öğretmenlerin yanısıra siyasi parti, işçi sendika üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri de katıldı. Gebze Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi (GATEM) önünde bir araya gelen topluluk, buradan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne yürüdüler. Daha sonra basın açıklaması yapıldı. Sendikalar adına açıklamayı yapan Eğitim Sen Gebze Şube Başkanı Doç. Dr. Savaş Karabulut, “Evde, sokakta, okulda ve hayatın her alanında görülen şiddet, adeta gündelik hayatın bir parçasına dönüştü.” ifadelerini kullandı.
CAN GÜVENLİĞİMİZ SAĞLANSIN, GEREKLİ TEDBİRLER ALINSIN!
Yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi; ‘’Bugün burada İbrahim Oktugan’ı katleden zihniyeti teşhir etmek, itibarsızlaştıran düzen iktidarlarını kınamak, eğitim emekçisini ötekileştirip, itibarsızlaştıranları sizlerle paylaşmaya geldik.
Bazı basın ve yayın organlarında hocamızın canına kıyan kişiyi münferit bir suçlu ve uyruğunu da bu suçun asli sorumlusu olarak gören bakış açısını kabul etmiyoruz. Bu politik bir cinayettir ve münferit bir olay olmayıp, toplumda yaygınlaştırılan şiddet dili ve öğretmeni itibarsızlaştıran düzenin sorumluluğuna işaret etmektedir. Bizler öğrencilerimiz veya velilerimiz arasında dil, din, cinsiyet, ırk, mezhep, etnik köken ayrımı yapmayız. Çünkü bizler dil veya din farkı bilmeyiz!
Millî Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeğimizin değersizleştirildiği, mesleğimizin itibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan eğitim emekçileri okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir.
Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci oluşu ne de failin uyruğu ile ilgilidir.
BU ÜLKEDE OKULDA ÖĞRETMEN ÖLDÜRÜLDÜ!
Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur. Bu ülkede okulda öğretmen öldürüldü! Söz bitti! Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. “Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür.”
Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Öğretmene yapılan her saldırı, tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır. Unutmayalım ki, eğitimsiz bir toplum, karanlığa mahkumdur.
BURADAN MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NA SORUYORUZ;
Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor? İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır. Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz?
Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor ve onları çok iyi tanıyoruz.
-Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son bu cinayetin de azmettiricileri; öğretmenler çalışmıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır.
– Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler; liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlar, her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan mülki amirlerdir. Öğretmenliğin aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir. Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir.
– Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır.
ŞİDDETİN ARKASINDAKİ NEDENLER ORTAYA ÇIKARILMALI
Bugün eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması işte bunların eseridir. Bunun için atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesidir. Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler ortaya çıkarılmalı, eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır.
Okulda şiddetin son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz. Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır. Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı hazırlanmalıdır. Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır.
ÖZEL YA DA DEVLET OKULU FARK ETMEKSİZİN, DERHAL TÜM OKULLARIN GÜVENLİĞİ SAĞLANMALIDIR.
Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.
İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam dersleri içeren öğretim programları hazırlanmalıdır.
“Biz eğitim emekçileri hedef haline getirilerek bir bir politik cinayetlere kurban edilirken, öğrencilerimiz Mesem gibi projelerle güvencesiz atölyelerde iş cinayetlerine kurban ediliyor. Bizler gibi öğrencilerimizin “çocuk işçilikle” öldürülmesine de bir an önce son verilmesini istiyoruz. Çocuklar sermayenin ucuz iş gücü değildir ve bizler de sermayenin ihtiyaçlarına ucuz iş gücü yaratacak eğitimciler değiliz” Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyor, can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz!
Emekli olan bir eğitim emekçisini çalışmak zorunda bırakan ve bu ülkede eğitim emekçilerini insan onuruna yakışmayacak gelire muhtaç eden düzen yıkılmadıkça , öğretmenleri yaşayan ölüye dönüştüren neoliberal politikalar terk edilmedikçe, sınıfsız ve sömürüsüz bir düzende yaşamadıkça, sendikalaşma önündeki engeller kaldırılmadıkça, eğitim ve bilim emekçileri ölmeye/ öldürülmeye devam edecek!
ARTIK YETER! CAN KORKUSUYLA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ!