Her birimiz bilinmezliğe giden bir ortamdayız. Çalışmak, evlenmek, çocuk
yetiştirmek,emekli olmak tercihi içindeyiz. Politikacılar, seçmenlerinin destek oranları ile
uğraşırken/ İş insanları,değişken ekonomik gel-gitlere uyumlanıyor… Hastaneler ,sağlık
çıkmazında çözümsüz uğraşırken,Ekonomi kurumları enflasyon, hayat pahalılığı,işsizlik
konusunda umutsuz olarak çare bulamıyor. Eğitim kurumları bilinmezlikler içinde bilimsel
temelden her geçen gün uzaklaşıyor…
Her alanda geniş kitleler için sorunlar artarken değerler sistemimiz parçalanmakta olup bunun sonucunda “herkes kendini kurtarma derdine düşüp” kendince kurtuluş limanı olarak AİLEYE,DİNE, DEVLETE sarılıyor…
Yaşamdaki değişim dünden yarına birbirine bağlıdır elbette… Çekirdek aile yapısı, geniş ailenin içinden çıktı ama geniş aile yapısını yok etti ve günümüzde de kendi yapısını dönüştürmekte. Küresel çapta ;enerji,su gıda,sağlık,terör,savaş, insan hakları,vb.krizler içinde; eğitim, çağdaş yaşam sorunu giderek artmakta…
Tarım toplumunun yok edicisi ENDÜSTRİleşmenin ÖLÜMÜ ile yeni bir UYGARLIK sürecine yani yaşadığımız/içinde bulunduğumuz döneme evrildi. Bütün toplumsal devrimler ve çağcıl devirlerin olayları/geleceğe etkileri birbirine bağlıdır. Bu ilişkiyi birbirinden bağımsız değişim olarak görür isek kendimizi yanlış yönlendiririz. Yeni değerlerin, teknolojilerin, yeni jeopolitik ilişkilerin, yeni yaşam tarzlarının, iletişim araçlarının çatışmasından doğan dünya tamamen yeni fikirler,sınıflandırmalar, kavramlar gerektiriyor.
Nükleer yok oluş,ekolojik felaket, bölgesel şiddet, terör,savaş, sömürgecilik her sahada geniş
tehlike oluşturmaktadır. Ekonomik rekabet, emperyalist isgaller, savaş, büyük ölçekli
teknolojik felaketler vb.bunların her biri geleceğimizi değiştirmektedir. İnsanlığın
özgeçmişinde büyük bölümü küçük, genellikle göçebe gruplar halinde yaşar, yiyecek toplar,
avlanır, balık tutar, sürü güder, beklenirdi. Giderek köyler, yerleşim merkezleri, ekilen-biçilen
topraklar ilişkisi yeni bir yaşam tarzını yarattı. (M.Ö.8000-M.S.1650/ 1750 yılları arasında)
İnsanlık, yaklaşık 10 bin yıl öncesinden binlerce yıllık sürede TARIM TOPLUM yapısı içinde,
tüm gezegene yayılarak tarımsal devrim sürecini yaşadı, yaşattı hatta az da olsa bazı
bölgelerde yaşatılmakta …
Bu sürecin sonunda insanlık; 1650-1750 yıllarından 1955 yılına kadar dünya ENDÜSTRİ DEVRİMİ sürecini son 300 yıldır yaşadık, yaşamaktayız. İnsanlık binlerce yıl tarım toplumu öncesi süreci, 10 bin yıllık TARIM TOPLUMU devrim sürecini yaşarken ENDÜSTRİ TOPLUMU devrim sürecine son 300 yıl yetti. Yeni bir toplumsal devrim sürecindeyiz. Belki de yüzyıl yerine on yıllar yetecek yeni devrimsel, toplumsal dönüşümlere. Bu yeni toplumsal süreç kendinden önceki kültürleri, uygarlıkları yok edip yerine daha önceki kuşakların aklına bile gelmediği türde yeni yaşam tarzları yarattı. Bu dönemde beyaz yakalıların, hizmet işçilerinin sayısı mavi yakalıların sayısını geçti. Bilişim-dijital -YAPAY ZEKA nano teknoloji vb. gelişmeler yaşam tarzını yeniden yapılandırmaya başladı. Sürecini tamamlamaya evrilen ENDÜSTRİ uygarlığını, “biyolojik-psikolojik” temelde ele almalıyız.
TEKNOSFER; insanlığın yaptığı her şeyin tümü. BİYOSFER; canlı organizmaların yaşadığı, onlar
tarafından dönüştürülen, Dünya’nın kabuğudur. Biyosfer 3 milyondan fazla bitki,
hayvan, mantar, bakteri çeşidi içerir. Birey de onun bir paydaşıdır. BİYOSFER olmadan
TEKNOSFER olmaz…
İnsanlığın gelişimi ile SOSYOSFER ise toplumsal evren, sosyal yaşam ortamıdır..
Doğal yaşam adı EKOSFER’dir. Yaşam içi teknoloji ve İnternet alışkanlık hali ile sürekli çevrim içi haline de ENFOSFER denir. Enfosfer; yaşam içinin çevrelemiş olduğu
enformasyon; bilginin günümüzde iletişim, bilişim ve İnternet teknolojilerinin gelişmesiyle
ortaya çıkan, veriden faydalanıp çeşitli ürünler oluşturma, varlıklardan oluşan çevreyi ifade
eder. Bu ifadeler insanlığın geçmiş tarihinde yoktu fakat geleceğin şifreleri
oldu. Değişimin yüzeyini değil yüzeyin altında yatan nedenlerini sorgulamak gerekir. Hızlı
değişimler çağında, özel yaşamlar dağılırken, yeni ekonomi-yeni bilinç, mevcut sosyal düzen
sarsılırken, yeni çalışma- yaşam tarzı/umutsuz -doyumsuz bir nesil varken, ufukta yeni
fantastik yaşam tarzı belirirken,geleceğimizle ilgili sorular sormak sadece entelektüel bir
merak değildir.
Bu yeniden VAROLMA veya YOKOLMA meselesidir. Bugünden insan; yaşamını
yarının dünyasına göre ayarlamaya başladı…
Gelecek ve getireceği sonuçlardan korkanlar ise
GEÇMİŞTE kalmaya, dün kendilerini vareden ama bugüne yetmeyen dünyayı canlandırmaya
çalışıyorlar.Uzay,bilişim,elektronik çağdan, küresel köyden bahsediyoruz.
“DOĞRU SORUYU SORMAK,YANLIŞ SORULARA,DOĞRU YANIT BULMAKTAN DAHA ÇOK ÖNEMLİDİR.”
Esinlenen kaynak:3.Dalga/A.Toffler
Murat KAYA/EĞİTİMCİ-YAZAR