Günümüz dünya ilişkilerinde yeni politik kurum, yeni aile, yeni eğitim,yeni şirket ,yeni enerji temeli, yeni teknoloji, yenilenmiş endüstri arayışı var. Endüstrileşmemiş Dünyayla yeniden ilişkilenmeye ihtiyaç var. Dünyanın her kıtası ve ülkelerinde aynı zaman diliminde uygarlık gelişimleri eşit ve eş zamanlı ilerlemiyor. Bazı kıta ve ülkelerde hem tarım toplumu hem de endüstri toplumu ilişkileri mevcutken bazı ülkelerde bu toplumsal yapıların daha ilerisinde yeni uygarlık süreci yol almaktadır. Elbette günümüz dünyasında; zenginlik-yoksulluk, sermaye-emek, etnik gruplar-inançlar, politik çatışmalar kendi gerçekliğini ve mücadelesini korurken işin özünde en büyük mücadele “endüstri uygarlığını “korumaya çalışanlarla onun ötesine geçmeye çalışanlar arasında sürüyor.
Bu mücadele yarının yeni içerikli süper mücadelesidir. Endüstri toplum egemenleri, yeni uygarlık egemenlerinin güçlerine karşı koymak için birleşiyor. Endüstri devrim sürecinin toplumsal yapıları içinde; Demokratlar, Cumhuriyetçiler, Liberaller, Sosyalistler, Komünistler, Muhafazakârlar, siyasal varlıklarını ortaya koyarak günümüzde de mücadele etmekteler. Giderek endüstri toplumu yerini yeni uygarlık sürecine bıraktığında politik arenada da yeni siyasal yaklaşımlar oluşacaktır. Endüstri uygarlığının devamı ile varlığını sürdürecek olan günümüz siyasal yaklaşımları sürdürmek için yeni uygarlık gelişimlerine karşı durmaktadır.
Endüstriyel kitlesel toplumun temel kurumlarını korumaya adayıştır. Çekirdek aile, kitlesel eğitim sistemi, dev şirketler, kitlesel ticaret, sendikalar, merkezi ulus devlet ve temsilci hükümet. Oysa yeni uygarlık sürecinde en acil sorunların; “enerji-savaş-yoksulluk- ekolojik çöküntü-aile ilişkilerinin zayıflaması “ve bunlara bağlı giderek artan sorunlara varolan endüstri uygarlığı sureci çözüm üretemiyor. Dolayısı ile yeni arayışlar, yeni yaklaşımlarla, yeni uygarlık sürecine girildi. Bu iki çizgi arasındayız. Giderek ülkeler daha milliyetçi ,muhafazakar kendi sınırları içinde kalarak geleneksel endüstri çağı milliyetçiliği savunulur oldu…Oysa tüm dünyada tüm insanlık için daha “eşit-adil-insanca yaşam-hak-hukuk” mümkün iken varolan egemenler dün tarım toplumunu yok ederken devrimci rollerinden uzaklaşıp; gelecekteki yeni uygarlığa karşı direnerek günümüzün yeni faşizm boyutuna evrilmektedirler.
Yeni uygarlık denen süreçte politik yaklaşım “azınlık güçlerinin demokrasisi- doğrudan demokrasi- dev bürokrasi yokluğu- yenilenebilir ve daha az merkezi bir enerji sistemi istiyor;çekirdek aileye alternatif, daha az standartlaşma, okullarda daha fazla bireysellik için savaşıyor, çevre sorunlarına önem veriyor, dünya ekonomisinin daha dengeli ve adil bir şekilde yeniden yapılanması gerektiğini görüyor. Günümüz uygarlık taraftarları tüm politika adaylarına ve partilerine-yeni oluşum ve partilere-bile şüpheyle yaklaşıyorlar.
Yeni dönemde yeni soylem ve siyasal Örgütlenme gerekli olmuştur. Ki günümüzde modern çağ ve endüstri devrimi dünyada devasa sorunları çözemiyor her geçen gün kötümserlik ve hayal kırıklığı artmaktadır. Günümüzde yeni uygarlığa geçişle sorunların net çözümü de netleşmiş değildir. Bazıları alternatif enerji, bazıları sadece iletişim devriminin demokratik vaatle, bazıları çevrecilik, bazıları aile hayatı veya kişisel gelişimle ilgileniyor. Endüstri çağında modern yaşam ilişkilerinde yaşananlar ile bir yanıyla dünün köy toplumu-tarım toplumu yaşamına özlem duyulurken bir yanıyla yaşanan sıkıntılardan çıkış yolu aranarak geleceğe endişeyle de olsa tutunmaya çalışılıyor.
Günümüz insanları geçmişteki tüm kitlesel hareketlere şüpheyle bakıyorlar. Gelecek de bir çok belirsizlik içinde. Yeni yaşam ne getirecek? Hep dünümüze özlem, yarına kaygı ile bakıp bugünümüzü de insanca yaşayamadan mı göçüp gideceğiz bu dünyadan? Genel kanı dünyada hangi iktidar ve ülkede olursa olsun insan onuruna yaraşır bir YAŞAM KALİTESİ geniş halk kitleleri için gerçekleşmedi. Politik yaşam yeniden yapılanıyor/yapılandırılıyor. Birçok ülkede şiddetli politik savaşlar yaşanıyor yaşanacak; Endüstri toplumunun sonuçlarından kimin kazanç sağlayacağı açısından değil, ardından gelen toplumu kimin biçimlendireceği ve kontrol edeceği açısından olacak. Bazı kuşaklar bir uygarlığı yaratmak bazıları da sürdürmek icin doğar.
Yaşamın her alanında derin politik değişim riski ürkütücü olduğundan mevcut şartlar en iyi seçenek oluyor. Ama yenilik ve gelişim karşısında hiç bir uygarlık gelecek uygarlığa hükmedemez. Yeni bir tarihi döneme girilirken Dünün yaklaşımları ile yarının yaşamını yönetemeyiz. Tarım toplumundan endüstri toplumuna geçiş tarihi; savaşlar, göçler isyanlar, kıtlıklar, darbeler, felaketle ile doludur.
Bu günkü değişim ve gelişim ile yeni uygarlıklara geçişle benzeri riskler mevcut. Her karşı koyuş kendi mücadele dinamiği ile var olmayı tercih edebilir. Ya da geçiş sürecinde uyumlanarak yol alınabilir mi? Ne kadar tehlikeli bir dünyada yaşadığımızı biliyoruz. Sosyal istikrarsızlık, politik belirsizlik hüküm sürüyor. Savaşların ve ekonomik felaketlerin sonucunda totaliter rejimlerin doğduğu bilinir. Ülkeden ülkeye değişse de insanlık tarihinde daha önce hiç bu kadar çok sayıda eğitimli insanın inanılmaz bilgi donanımı olmadı. Kolektif hayal gücü ve ortak emek esas olmadıkça, uygarlık; barışçıl süreçte ve tüm insanlığın yararına ilerleyemez. Değişimin insanlık lehine olması için halkın toplumsal inisiyatifi politik güce dönüşmesi gerekir.
Günümüz yüzyılı içinde geçmişin yarım yamalak ve erk sahiplerinin iktidarları için demokrasi kılıfından çıkıp; herkes için her alanda tam demokrasi gerçekleşmesi gerekir. Geleceğin uygarlığı insanlık için insanca yaşam hakkına hizmet etmelidir. Geleceğin uygarlığı hem dünyayı tüm varlıkları, kaynakları ile yaşatıp hem de dünya da yaşamı insanlık adına inşa etmelidir. Her birey İNSAN olma ONURUNU yaşatıp-yaşayıp ; EŞİTLİK BARIŞ/ içinde İNSANLIK ADINA MÜCADELE ederek geleceği daha yaşanabilir hale getirebilir…
Murat KAYA Eğitimci-Yazar